Osmanlı Kompozit Yayı
Birden fazla malzemenin kaynaşmasından oluşan yaylara “kompozit yaylar” denir.
Japonların dut ağacı-bambu yayları, bazı Kızılderili kabilelerinin sırtı sinir kaplı yayları ve hatta modern dünyanın ağaç-fiberglas yayları da aslında kompozittirler. Ancak “kompozit yay” denilince akla gelen Asya’nı sinir, tutkal, ağaç ve boynuzdan oluşan uçbükümlü ve dışabükümlü yaylardır.
(Osmanlı ok atış tekniğinde kirişin tutuluşu,
çekilmesi ve bırakılması.)
(Osmanlı yaylarındaki dışabüküm ve uçbüküm.)
Kompozit yaylar da yayın sırtı gerilme kuvvetlerine dayanması için sinir ile kaplanır. Karın kısmına ise boynuz yapıştırılarak, yay çekilirken bu yüzeyde meydana gelen sıkışma kuvvetlerine karşı dayanıklılık sağlanmış olur.
Osmanlı yaylarında yayın çekirdeğini oluşturan ahşap aksamda en çok akçaağaç kullanılırdı. Akçaağaç dışında dişbudak, porsuk ve kızılcık gibi diğer sert ağaç türlerinin de bu amaçla kullanıldığı bilinmektedir. Osmanlı yaylarında ahşap komponent üç veya beş parçadan oluşur. Beş parçalı yaylarda yayın baş kısımları ayrı birer parçadır ve yayın uçbükümlerini oluştururlar. Üç parçalı tasarımda ise parçalar yapıştırıldıktan sonra uçlar ters yöne bükülerek uçbüküm elde edilir.
Bunu takiben yayın karın kısmı, manda boynuzu ile kaplanır. Bazı İran kompozitlerinde boynuz şeritler halinde hazırlanıp uygulanmışsa da, Osmanlılar yekpare boynuzu yay kollarına boylu boyunca yapıştırmışlardır(Çok zor olup ileri seviyede beceri isteyen bu işlemde, yaycı esnafının birbirlerine yardımcı oldukları kayıtlara geçmiştir). Yapıştırma yüzeyini arttırmak için, boynuzun ve ağacın yapışma yüzeylerine, metal bir tarak olan “taş’in” ile oluklar açılır. Bu işleme “taş’in çekme” denir.
Boynuzun tutkalı kuruduktan sonra, yayın sırtına sinir döşenmesi safhası başlar. Mandalardan elde edilen bacak tendonları mermer havanda şimşir tokmakla dövülerek liflerine ayrılır. Sabır ve maharet isteyen bu işlemden sonra liflenen sinir, özel tarağı ile taranarak daha ince ve düzgün lifler haline getirilir. Bunu takiben sıcak tutkala batırılan sinir, tabakalar halinde yayın sırtına yapıştırılır. Her katın kuruması için haftalara varan süreler beklenir. Sonra yay kurumaya bırakılır.
Yaklaşık bir yıl alan bu kuruma safhasında, yay kolları sinirin büzülmesi ile sırt yönüne kıvrılır ve “dışabüküm” (reflex) form oluşur. Hatta bu bükülme, yay halka haline gelene kadar devam eder. Yayın bu haline “yay halkası” denir. Yayın halka şekline ulaşması sürecinde yaycı, yay başları ile kabzayı birbirine bağlar ve ipi sıkarak yayın halkalaşma sürecini yönlendirir.
Yayı oluşturan malzeme birbirine, hayvan dokularından elde edilen tutkallar ile yapıştırılır. Özellikle yayın parçalarının birleştirilmesinde “Mersin Morinası” denilen bir balığın hava kesesinden yapılan tutkal tercih edilir. Bu tutkal, sinir (tendon) parçalarından elde edilmiş tutkal ile belli oranlarda karıştırılır.
Kuruma süreleri dolduktan sonra yay çok hafif ateşte ısıtılıp, “tepelik” denilen sert ahşap formlara bağlanarak “asa gezi” yardımı ile yavaşça kurulur. Asa gezi, üzerinde kertikler olan uzun bir çubuktur. Yay, karnı yere bakacak şekilde asa gezinin üzerine oturtulur ve aşama aşama çekilerek, iki yay kolu simetrik bir kavisle bükülecek hale getirilir. Bu safhada yayın karnından, boynuzdan aşındırma yapılabilir.
Yaylar kullanım amaçlarına göre de sınıflandırılırdı. Hedef atışlarında kullanılan yaylar “puta yayı”, menzil atışlarında kullanılanlar “menzil yayı”, savaşta kullanılanlar “tirkeş yayı” diye adlandırılırdı.