Okmeydanı

                                                           OKMEYDANI

   İstanbul’un Türkler tarafından alınması gibi büyük bir tarihi olayın hatırasını gelecek nesillere andırmak maksadıyla İstanbul  Fatihi tarafından tesis edilen bir idman sahasıdır. Bu büyük zafer Türk gücünün ve iradesinin üstünlüğü sayesinde elde edildiğinden bu gücü ve iradeyi arttıracak olan bir idman sahası o ulu yenginin hatırasını yaşatacak en güzel bir eser olarak seçilmiştir.

    Meydanın bulunduğu arazi, sahiplerinden değerinin iki misli ödenmek suretiyle satın alınmış ve geniş sahanın etrafı hudut taşlarıyla işaretlenmiştir. İkinci Bayazit, Okmeydanı sahasını genişletmiş ve Veziriazam İskender Paşa tarafından da atıcılar için bir dergah inşa olunmuştur. Dergah ve müştemilatı zamanla genişlemiş ve zenginleşmiştir. Meydan üzerine spor müsabakaları ve talimleri yapıldığı gibi halkın gezip hava almasına ayrılan mesirelik yerler de vardır.




 

  Bir asırsan biraz önce yapılmış bir haritada Tekke’nin müştemilatı sırasıyla görülmektedir:

1.Hünkar Köşkü,

2.Meydan Odası,

3.Cami,

4.Türbe,

5.Şeyh Dairesi,

6.Matbahlar,

7.Hizmet Odaları,

8.Helalar,

9.Kasr kapısı,

10.Cümle kapısı,

11.Bekçi kapısı,

12.Mimber sofası,

13.Müezzin Sofası,

14.Kemankeşler mezarlığı.

   Türbe, Fatih devri velilerinden Kocavı Ali Babanın mezarı üzerinden yapılmıştır. Bu zat Fatihin ordusuyla beraber gelmiş ve şehit olmuştur. Meydan odası, toplantı ve merasim salonudur. Duvarlarında, rekor kıran okçuların başarılarını tesbit eden kıtaların, şiirlerin yazılı bulunduğu levhalar asılıydı. Bunların çoğu sanatkarane bir surette tezhib edilmişti.

   Meydan odasının camisine  bitişik duvarının içersine gömülüş olan gözlerde ve dolaplarda kemankeşlerin yayları ve okları bulunurdu. Başka dolaplarda da kavisnameler, menzil risaleleri, atış ruznameler vesaire gibi okçuluğa ait eserlerden mürekkep bir kütüphane vardı.         

   Burası bir toplantı salonu olmakla beraber değerli bir spor müzesi ve kütüphanesi hizmetini de görüyordu. Şeyh Dairesi son asırda  iki kat üzerine inşa edilmişti ve 8-10 kadar odadan mürekkepti. Şeyh ünvanı verilen zat atıcılar kurumunun idare işlerine ayrılmıştı. Defterler, kayıtlar, dergaha ait kıymetli vesikalar ve koleksiyonlar burada saklanırdı.

   Meydan’da, rekor kırmış olan ünlü atıcıların adlarını andırmak ve ebedileştirmek üzere oklarının düştüğü yere menzil taşları dikilirdi. Bu taşlar üzerinde manzum veya mensur yazıcılarla atıcıların başarıları tespit olunurdu. Bunların bir kısmı zamanının tanınmış şairleri ve hattatları tarafından kaleme alınmış ve yazılmıştır.

   Rekor kıran atıcıların durduğu yere dikilen taşa ayak taşı denilirdi. Hudut, ayak ve menzil taşlarının bir kısmı zamanla kayıp veya harap olmuştur. Bununla beraber bugün de meydanda epeyce ayak ve menzil taşı görülmektedir. Bunlar içinde Klasik, Lale, Borok, Ampir üsluplarında olanlar bulunduğu gibi karışık tiplerde inşa edilenler de vardır.

  Okmeydanı ve atıcılar kurumu faaliyette  bulunduğu devirlerde teknik ve idare işleri için kendine yeter bir kadroya malikti. Dergahta kemankeşlerin muntazam bir sicili tutulmakta idi. Atıcılar, kıdemlerine ve atış kudretlerine göre derecelere ayrılmıştı. Pazartesi ve Perşembe günleri talimlere ve müsabakalara tahsis edilmişti. Okçuların hükümdar tarafından tasdik edilmiş bir kanunnameleri vardı.

   Yüksek bir nezaket ve muaşeret atıcıların şiarı idi. Türk Tirendazları dünyanın en centilmen ve kardeşlik hislerini çok ileri götürmüş insanları olarak gösterilebilir. Ok atıldığı sırada uzun bir (Ya Hak) sadası ortalığı inletir, okun havada çıkardığı keskin sese karışırdı. Atışarın uzun mesafeye atış, hedefe atış, kalın madeni safihaları delme gibi türlü nevileri vardı. Müsabakalarda kazananlara münasip hediyeler verilirdi. Atış yapacak kemankeş sol elinde yayı, sağ elinde oku, atışa hazır bir vaziyette, yanındakilerin önünde hafifçe eğilip(Şevkımıza) diyerek onlardan izin ister, hazır bulunanlar da (Kuvvet Ola) diyerek karşılık verirlerdi.

   Okmeydanı’nın ce dergahın her yerinde şiir, sanat ve nezaket havası eserdi.

   Okmeydanı’nın ve Atıcılar Kurumu’nun gördüğü işlere böyle kısa bir göz gezdirilirken, bu tarihi spor müessesesinin işleme ve çalışma tarzı, aşağı yukarı, öğrenildikten sonra onun mimari tavsifine geçebiliriz.

   OKMEYDANI’NIN TAVSİFİ

  Okmeydanı: Haliçin şimal sahilinde, Kasımpaşa’nın batısından başlayarak Tersane-Hasköy sırtları üzerinde şimale doğru uzanan geniş bir sahadır. Müteaddit sel yatakları(hatt-ı içmia-ı miyah), hafif sağrı ve tepeciklerden müteşekkil bir topografyası vardır. Şimal cihetine açık ve etrafına hakim bir mevkidedir. Heyeti umumiyesiyle bir mürekkep tepe sayılır. Bu saha üzerine serpili bulunan Kemankeşler Tekkesi, sofalar, çeşme ve kuyular, hudut, ayak ve menzil taşları ile ufak köprüler ayrı ayrı tetkik mevzu olacak eserlerdir.

   Bunlardan başka Tirendazlar mezarlığı bu sahanın Okçular Dergahı’na civar bir yerinde tesis edilmiştir. Sonraları Tekke’nin cenup kısmında Kulaksız ve Doymazdere mezarlıkları namiyle iki büyük mezarlık vücude gelmiştir.

 

 Menzil Taşlarının Yerleri

  Her okçunun rüyasında bir nişan taşı dikilerek kutlanan rekor atış yatar. Mevcut rekorları aşma isteği Okmeydanı Şeyhi ve pirlerinin iznine bağlıdır. On altıncı yüzyıla kadar rekor atışların sayısı 10 ila 12’yi aşmaz. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu sayı 50’ye çıkar, olağanüstü atışların kaydedildiği taşların sayısı ise 300’ü geçer ve bu taşları birbirlerinden ayırmak zorlaşır.

  Bir okçu, kendisinden önceki bir rekor atışa ilişkin menzil taşının belirlediği mesafeyi aştığında, okunun düştüğü yer hafifçe kazılır ve geçici olarak çakıl taşları ile işaretlenirdi. Yeni menzil taşı altı ay içinde dikilirdi. Menzil taşlarının büyük bir bölümü mermer sütunlar şeklindeydi ve üzerindeki kitabede okçunun adı, mesleği, atış yönü ve koşulları, atış mesafesi ve atış tarihi verilirdi.

  Sultan, vezir ve devlet erkânının ok atışlarına ilişkin menzil taşları, dönemin dekoratif stiline uygun olarak oluşturulur ve kitabelerin sözleri ünlü şairler tarafından hazırlanır, yazıları hünerli hattatlar tarafından kaleme alınır ve kabiliyetli taş ustaları tarafından taşa işlenirdi. Bu menzil taşları sadece birer tarihi belge değil, birer sanat eseri niteliğindedir. Günümüzde sadece 25 kadar nişan taşı geriye kalmıştır, diğerleri tahrip edilmiş, gömülmüş ya da temel taşı olarak kullanılmıştır.

 

                                  

(Çeşitli menzil taşlarının Carl Löventhilm tarafından 1820 yıllarda çizilmiş resmi)

 

 Günümüzde İstanbul’da mevcut nişan taşlarının listesi 

1.Mehmed Hafid Efendi                                14.Tozkoparan

 2.Bir menzil taşı                                              15.Sultan II. Mahmud

3.Feyzi Bey                                                        16.Şeyh Hamdullah                                       

4.Bir menzil taşı                                               17.Sultan II. Mahmud

5.Bir menzil taşı                                               18.Sultan II. Mahmud

 6.Üç menzil taşı                                               19.Mehmed Kethüda

 7.Sultan III.Selim                                              20.Ahmed Refi

8.Bilâl Ağa                                                         21.Sultan II. Mahmud               

9.Okmeydanı namazgâhı                               22.Bir menzil taşı 

10.Dergâh                                                         23.Hacı Beşir Ağa 

11.Hacı Beşir Ağa                                            24.Sultan IV. Murad

12.Sınır Taşı                                                      25.İki menzil taşı

13.Sultan II.Mahmud    


                              

(Okmeydanı’nda günümüzde mevcut menzil ve sınır taşlarının şehir haritasına işlenmiş yerleri.)

 

Okmeydanı’ndaki bazı önemli menzil taşları

 Şeyh Hamdullah’ın menzil taşı. Okmeydanı’nda bulunan en eski menzil taşı, menzil sahibi usta bir kemankeş (okçu) olan Hattat Şeyh Hamdullah’a ilişkindir (1429–1520). Sultan II. Bayezid döneminde Meydan Şeyhliği hizmetinde bulunmuş ve ünlü Tozkoparan İskender’e atıcılık öğretmiştir. Bu taşı, yıldız havasıyla Tozkoparan Menzili’nde attığı 1105,5 gezlik (729,63 m) rekoru kırınca dikmiştir (1 gez = 0,66 m).


    (Şeyh Hamdullah’ın menzil taşı.)

Tozkoparan İskender’in menzil taşı. Okçuluk tarihimizdeki en büyük kemankeşlerdendir. Rivâyete göre, bir gün Okmeydanı’nda tuttuğu yeni bir yayın kabzasını şevkle sıkınca, kabzayı kaplayan kayın ağacı kabuğu tozu parmaklarına yapışıp yerinden kalkmış. Bunu gören meydan pîrlerinden Yıldırımlı Baba, “Bu pehlivan toz koparan!” demiş ve lakabı öyle kalmıştır. Kuvvetine ilişkin birçok hikâye anlatılır. Yavuz Sultan Selim’in (1512–1520) İran ve Mısır seferlerine katılmıştır. İmparatorluğun çeşitli illerinde 10 ayrı rekor kırmış ve bunların hiçbiri daha sonra aşılamamıştır. En uzun rekorunu, gündoğrusu havasıyla atılan Arkurı Menzili’nde 1281,5 gezle (846 m) kırmıştır.

 


(Tozkoparan İskender’in menzil taşı (1550).

 

  Hacı Beşir Ağa’nın menzil taşı. Sultan III. Mustafa (1757–1774) döneminde, 1758’de dârüssaâde ağası olmuştur. Okmeydanı’nda beş adet rekor menzil atışında bulunmuştur. Bu menzil taşı, kuzeybatı rüzgârında Divitçi Menzili’nde 1106 geze (730 m) attığı rekor atışla ilişkilidir.


(Hacı Beşir Ağa’nın ilk menzil taşı.)

 

Bilâl Ağa’nın menzil taşı. Bilâl Ağa (öl.1807), Sultan III.Mustafa (1757– 1774) döneminde İvaz Mahmud Paşazâde Halil Paşa tarafından ağalığa getirilmiş ve daha sonra III.Selim döneminde haznedarlık makamını elde etmiştir 1787 yılında poyraz havasıyla oku 954 gez (630 m) fırlatmış ve merasimle bu menzil taşını dikmiştir. Usta bir hatiptir ve güzel sesiyle ünlüdür.


(Bilâl Ağa’nın menzil taşı (1787)

 

Sultan III. Selim’in menzil taşı. Sultan III.Selim (1789–1807) okçuluğa meraklı menzil sahibi bir kemankeşti. Tahta çıktığı yıl kabza aldıktan sonra 1792’de yıldız poyrazıyla 1012 geze (667,92 m) ok atarak kendi menzilini açtı. Şerefine büyük bir ziyafet vererek resimdeki taşı diktirdi. Padişah menzili olduğundan burada başka atış yapılmadı. Kendisi ayrıca divan sahibi bir şair, ünlü bir bestekâr ve iyi bir hattattı.


    (Sultan III.Selim’in menzil taşı.)

II. Mahmud’un menzil taşları. Sultan II. Mahmud (1808–1839), saltanatı döneminde okçuluk son parlak dönemini yaşamıştır. Sultan, 1817’de kabza almaya karar verir; altı aylık bir öğrenimden sonra aynı yerde 1818’de törenle kabza alır ve art arda önemli rekorlar kırar. 1829 yılında, yıldız poyrazıyla atılan Cerrah Menzili’nde 11,5 gez (7,59 m) aşırı atıp taş diker; 1832’de 15 gez (9,9 m) ve 1835’te 12,5 gez (8,25 m) aşırı atarak taşını ileri sürer. Uzun, dört köşe sütunun kitabesinde yalnızca ilk iki atışın tarihi verilir. Anıtın en üst kısmındaki dikleme üç kuşkanatlı, ucu tokmaklı tuğ parçası (tepelik), bilinmeyen bir tarihte yok olmuştur.

 


                        (Sultan II. Mahmud’un ilk menzil taşı)

 Sultan II. Mahmud, yeni bir menzil açmak ister, fıskiyeli havuz biçiminde bir ayak taşı diktirir (bu taş bir süre önce tahrip edilmiş ve parçaları sağa sola atılmıştır); gündoğusu havasıyla 1215,5 gezlik (801,9 m) bir atış yaparak 52 Osmanlı Bilimi Araştırmaları VIII/1 (2006) resimde görülen taşı diktirir. Padişah bir meydan günü kendi menzilinde 10 gez (6,6 m) aşırı atış yapar ve taşını ileri sürer. Dört köşe gövdeli taşın tepesi barok usulü meşale ve ok kuburlarıyla süslüdür, mermer işçiliği olağanüstü güzeldir. Hemen altında nefis bir tuğra bulunur.

 



Sultan II.Mahmud’un 1831 tarihli menzil taşı (Okmeydanı, 19. yüzyıl sonu).

 


Sultan II. Mahmud’un 1834 tarihli bir başka menzil taşı. Sultan II. Mahmud, 1834 yılında Abdullah Efendi Menzili’nde, menzilin atış koşullarına uygun olarak lodos havasıyla, 80 dirhem yayla, okunu 18 gez (11,88 m) aşırı atarak rekor kırmış ve 1111 geze (733,26 m) bu taşı dikmiştir. Dört köşe gövdeli sütunun tepelik kısmındaki kabartma yapraklar altında bulunan kozalakların mermer işçiliği olağanüstü güzeldir.

(Sultan II.Mahmud’un 1834 tarihli menzil taşı)

 
Osmanlı Yayları Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol